Haritacılık dünyanın en eski bilimlerinden biridir. İnsanoğlu var olduğu günden itibaren kendisine verilen akıl ve merak duygusu sayesinde yaşadığı çevreyi tanımaya, sahiplenmeye, birtakım şekil ve sembollerle anlatmaya çalışmıştır. Yazının bulunuşundan binlerce yıl önce ortaya çıkan bu basit çizimlerle aslında haritacılığın da temelleri atılmıştır.
Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen ve MÖ 6200 yıllarından kalan Çatalhöyük Şehir Planı, 5800 yıl olarak bilinen harita tarihini 2400 yıl daha geriye götürmüştür. Bundan yaklaşık 8200 yıl önce yapılan bu harita, Çatalhöyük’teki (Konya) kazılarda bir evin duvarında bulunmuştur.
Haritacılıkta İlk Çağ’da yaşanan gelişmelerin ardından Orta Çağ’da (476-1453), özellikle Avrupa’da tüm diğer bilim dalları gibi haritacılık da inişe geçmiştir. Hristiyan inancı, taraftarlarının İncil’de yazılanın dışında başka bir dünya düşüncesine sahip olmalarını engelliyordu.
İslam dünyası, 1100-1500 yılları arasında haritacılık anlamında en parlak dönemini yaşamıştır. Batlamyus’un mirasını iyi değerlendiren İslam âlemi kendi dünya haritalarını çizmiştir. Orta Çağ’da Müslüman coğrafyacılar tarafından insanlığa miras bırakılmış en değerli kartografik eser İdrisi’nin Dünya Haritası’dır.
XV. yüzyılda başlayan keşiflerle hassas ve kapsamlı harita ve aletlere gereksinim duyulmuştur. Müslümanlardan bu dönemde pusulayı öğrenen Avrupalılar, cesaretle okyanuslara açılmış ve dünyanın bilinmeyen yerlerini keşfetmeye başlamışlardır. Matbaanın icadıyla haritalar daha kolay yapılır hâle geldi. Bir bütün olarak dünya haritaları ilk defa XVI. yy. başlarında Kolomb ve diğer gezginlerin seyahatleri ışığında yapılmaya başlandı.
Türkler tarafından yapıldığı bilinen en eski harita Kaşgarlı Mahmud’un çizdiği dünya haritasıdır. Aslında bir dil bilimci olan Kaşgarlı Mahmud, bu haritayı Türkçenin değişik şivelerle konuşulduğu dünyadaki bölgeleri göstermek için çizmiş ve Divanu Lugati’t-Türk adlı kitabına eklemiştir. Bu harita; Orta Asya’nın büyük bir kısmını, Çin, Japonya ve Kuzey Afrika’yı içermektedir.
Osmanlılarda haritacılık alanında ortaya konulan en ünlü eser ise Pîrî Reis’in yazdığı Kitabı Bahriye’dir. Türk ve dünya denizciliğine önemli katkılar sağlamış olan Pîrî Reis’in 1513 yılında çizdiği dünya haritası, günümüzde halen sırrı çözülememiş bir bilinmeyen olarak karşımıza çıkmaktadır. 500 yıl önce çizdiği bu haritada, günümüz uzay teknolojisiyle ancak görülebilecek detayları hatasız olarak gösteren Pîrî Reis’in, o dönem hangi teknolojiyi kullanarak bu çizimi yaptığı, bilim adamları tarafından her zaman merak konusu olmuştur. Tüm dünyayı şaşkına çeviren bu haritadan günümüze Güney Amerika ve Batı Afrika dolaylarını gösteren küçük bir bölümü ulaşmıştır. Pîrî Reis’in dünya haritası, Topkapı Sarayı müze olarak düzenlendiği sırada Milli Müzeler Müdürü Halil Ethem Bey tarafından harem dairesinde tesadüfen bulunmuştur (09.11.1929).
Bilim adamlarına göre Pîrî Reis’in o günkü şartlarda dünyayı tahtadan yapılmış sıradan bir gemiyle dolaşması için 300 yıllık bir zamana ihtiyaç vardı. Bu da onun dünyayı dolaşarak bu haritayı çizme ihtimalini ortadan kaldırmıştır. Kendisinden önce yapılan haritalardan yararlanma ihtimali değerlendirildiğinde ise önceki haritalar yanlışlarla doluydu. Pîrî Reis’in çizdiği haritanın neredeyse kusursuz olması bu ihtimali de zayıflatmıştır. Bu da onun engin bir coğrafya bilgisine sahip olduğunu göstermektedir.
XVIII. yüzyılda haritacılıkta önemli gelişmeler yaşandı. Bu dönemde devletler arasındaki egemenlik mücadelesi, harita çalışmalarının hızlandırılmasında önemli rol oynadı. Günümüzde havadan ve uzaydan yapılan ölçümlerle ve bilgisayarlar yardımıyla mükemmel haritalar yapılıyor.
Coğrafya denildiğinde akla ilk olarak haritalar gelir. Mekânın semboller aracılığı ile kâğıt üzerine aktarılması olarak tanımlanan haritacılık (kartografya), coğrafya biliminin ortaya çıkmasından çok daha önce coğrafyanın bir parçası olarak ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Gelişiminde büyük aşamalar kaydeden haritacılık; bilgisayar teknolojileri, küresel konumlama sistemleri (GPS) ve elektronik ölçüm cihazları ile günümüzde çok ileri seviyelere gelmiştir. Harita çiziminde kullanılan pusula, pergel, kalem ve kâğıdın yerini artık bu teknolojiler almış durumdadır. Dünya’ya ait tüm bilgiler, bilgisayar ortamında toplanmakta, mekânsal analizler yapılmakta ve herhangi bir alana ait farklı türde haritalar yapılabilmektedir.