Ülkemizde Yerleşmeler ve Yerleşme Tipleri

Ülkemizde yerleşmeyi etkileyen doğal ve beşerî faktörler bulunmaktadır.

İklim elemanlarından sıcaklık ve yağışın yerleşme üzerindeki etkisi büyüktür. Sıcaklık ve yağış koşullarının uygun olduğu alanlar insanların yerleşip yaşaması için uygundur. Aşırı sıcak ya da soğuk alanlar ile yağışın az olduğu alanlarda yerleşme azdır. Ülkemizin kıyı kesimleri, ılıman iklim şartlarına sahip olduğu için yerleşmeye daha uygundur. Buna karşılık iç kesimlerde ise yerleşmeler daha seyrektir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilk yerleşmeler, su kaynaklarına yakın yerlerde kurulmuştur. Çünkü su, insan yaşamında çok önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden su kaynaklarının bol olduğu yerlerde yerleşmeler daha sıktır. Anadolu’daki ilk yerleşme alanları, Fırat ve Dicle Nehri ile Göller Yöresi ve çevresinde kurulmuştur.

Dağlık, yüksek ve engebeli alanlar yerleşmelerin kurulmasını genel olarak güçleştirmektedir. Bu alanlarda tarım faaliyetleri, ulaşım zorlaşmakta ve iklim koşulları yerleşmeleri olumsuz etkilemektedir. Örneğin Menteşe Yöresi, Biga Yarımadası, Taşeli ve Teke Platosu’nda ılıman iklim koşulları görülmesine rağmen engebeli arazi şartlarından dolayı yerleşmeler seyrektir. Buna karşılık Marmara ve Ege Denizi kıyıları gibi tarım ve ulaşım faaliyetlerinin geliştiği düz alanlarda ise yerleşmeler daha yoğundur. Ayrıca ülkemizde dağların güney yamaçları, bakı etkisiyle daha sıcak olduğundan genellikle bu yamaçlarda da yerleşmeler yoğunlaşmıştır.

Ülkemizde verimli toprakların bulunduğu alanlarda nüfus ve yerleşme yoğundur. Bursa, Adana, İzmir, Samsun, Malatya gibi şehirler buna örnek verilebilir. Tuz Gölü çevresinde ve Taşeli Platosu’nda verimsiz toprakların bulunması tarımı olumsuz etkilemiştir. Buna bağlı olarak bu bölgelerde yerleşmeler seyrekleşmiştir.

Genç volkanik arazilerde kumlu ve verimli topraklar oluşur. Ayrıca bu alanlarda bulunan kayaçlar, kolay oyulabildiği için mesken yapımı da kolaylaşmıştır. Kapadokya’daki eski yerleşim alanları bu duruma örnek gösterilebilir. Kalkerli arazilerde toprakların oluşması zordur. Ayrıca yüzey suları yer altına fazlasıyla sızar. Bu nedenlerden dolayı karstik arazilerde (örneğin Taşeli Platosu) yerleşmeler seyrektir.

Yerleşmelerin verimli tarım alanlarında yoğunlaştığı ülkemizde, küçük ve orta büyüklükteki şehir yerleşmelerinin çoğu tarıma bağlı olarak gelişmiştir. Rize, Akhisar, Karacabey gibi şehirler bu duruma örnek verilebilir. Zonguldak, Batman, Soma, Yatağan gibi şehirlerimiz de çıkarılan madenler sayesinde yerleşmeler gelişmiştir. Sanayi ve ticaret faaliyetlerinin yoğunlaşmasıyla yerleşim alanları da gelişmeye başlamıştır. Buna bağlı olarak İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Gaziantep gibi şehirlerde yerleşmeler yoğundur.

Ülkemiz, doğal güzellikleri olan ve eski yerleşim yerlerine ait kalıntıların bulunduğu bir ülkedir. Bu turistik değerler yerleşmelerin gelişmesine katkı sağlar. Antalya, İstanbul, Bursa ve Nevşehir gibi şehirler bu duruma örnek gösterilebilir.

Ulaşım imkânlarının geliştiği yerler yerleşmeye daha uygundur. Ulaşım; ticaret, sanayi gibi ekonomik faaliyetlerin de gelişmesine katkı sağlar. Ankara, Konya, Afyonkarahisar, Eskişehir, Kayseri, Trabzon ve Erzurum gibi şehirler önemli yolların kavşak noktasında bulunduğu için gelişmiştir. Ulaşımın zayıf olduğu alanlarda yerleşmeler seyrek olarak görülür.

Ülkemizde yerleşim birimlerini ekonomik faaliyetlerine, nüfus miktarına, idari yapılarına göre sınıfl andırabiliriz. Ancak bütün yerleşim birimleri, genel olarak kırsal ve şehirsel yerleşme olarak ikiye ayrılır.

• Kırsal Yerleşmeler: İnsanların çoğunun geçimini tarımdan elde ettiği yerleşmelere denir. Köyler ve köyden küçük yerleşmeler, ülkemizdeki kırsal yerleşmelere örnek verilebilir.

Kasabalar; kırsal karakterinden tam olarak kopamamış ancak şehirleşme sürecine az da olsa girmiş, şehir ile köy arasında geçiş özelliği gösteren yerleşmedir. Hizmet sektörü ve tarım, kasabalarda ön planda olan ekonomik faaliyettir. Eğitim, sağlık, ulaşım, bankacılık gibi hizmet sektörlerinin bulunduğu kasabalar köylere göre daha gelişmiştir. Köylerin yapısı, 18 Mart 1924’te çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunu ile belirlenmiştir. Bu kanuna göre cami, okul, otlak, yaylak, bataklık, orman gibi alanlar köyün ortak malıdır. Dağınık ve toplu oturan ailelerin bağ bahçe ve tarlalarıyla birlikte bulunduğu yerleşmelere köy denir. Köy yerleşmesinin nüfusu 2.000’in altındadır. Ülkemizin her yerinde köy yerleşim birimlerine rastlamak mümkündür. Köyler, deniz kıyılarından başlayıp 2.600 metre yükseklere kadar çıkmaktadır. T.C. İçişleri Bakanlığının 2017 verilerine göre ülkemizde 18.329 köy bulunmaktadır.

Köyden küçük yerleşmeler, tek mesken ile köy arasındaki yerleşmelere denir. İdari açıdan köye bağlı olan bu yerleşmelerin bir kısmı devamlı, bir kısmı ise geçicidir. Devamlı yerleşmeler; mezra, çiftlik, mahalle ve divandır. Geçici yerleşmeler ise yayla, kışlak, ağıl, kom, oba, dam, dalyan, bağ evi, güzle, yazlık ve peydir. T.C. İçişleri Bakanlığının 2017 verilerine göre ülkemizde 26.039 köyden küçük yerleşim birimi bulunmaktadır. Bu yerleşim birimlerinin bazıları zamanla büyüyerek köy, kasaba ve kent hâline gelmiştir. Örneğin Elazığ, Malatya ve Mersin şehirleri buna örnek gösterilebilir.

• Şehirsel Yerleşmeler: Ülkemizde nüfusu 10.000’in üzerinde olan yerleşim birimlerine şehir denir. 2014 yılı verilerine göre ülkemizde nüfusu 10.000’in üzerinde olan 388 şehir yerleşmesi bulunmaktadır (Harita 2.1.).