Türkiye’nin yer şekillerinin oluşumunda dış kuvvetlerden akarsuların etkisi daha büyüktür ve mutlak konumu nedeniyle buzulların etki alanı yüksek dağlarla sınırlıdır. Türkiye’nin iç kesimlerinde ve kıyılarında rüzgârın doğrudan ve dolaylı etkisiyle meydana gelmiş yer şekilleri görülür. Karstik arazilerin geniş yer kapladığı alanlarda, yer altı ve yüzey suları karstik yer şekillerinin oluşumunda etkili olmuştur.
Türkiye’nin yer şekillerinin oluşumunda ve gelişiminde, Türkiye’nin sahip olduğu mutlak (matematik) ve göreceli (özel) konumları nedeni ile birçok farklı dış kuvvetin etki alanına girmekte bunun sonucu olarak farklı yer şekillerine rastlanılmaktadır. Türkiye’deki yer şekilleri büyük oranda akarsuların etkisi altında kalmaktadır. Buzullar ise daha çok dağlarımızın yüksek kısımları ile sınırlıdır. Buzulların oluşturduğu yer şekilleri sadece dağların çok yüksek kısımlarında görülmektedir. Rüzgârların oluşturduğu yer şekilleri ise sınırlı olarak kıyılarımızda ve bitki örtüsünün cılız olduğu yarı kurak iç kısımlarımızda görülmektedir. Bu alanlarda rüzgârların dolaylı etkisi ile ortaya çıkmış şekiller görülür. Ülkemizde karstik araziler çok geniş alanlara yayıldığı için yüzey ve yer altı sularının etkisi ile oluşmuş çok sayıda karstik yer şekline rastlanılır. Kıyılarımızın şekillenmesinde etkili olan temel dış kuvvet olarak ise dalgalar etkilidir. Okyanuslara kıyımız olmadığı için akıntı ve gelgitin etkisi ile oluşan yer şekillerimiz kısıtlıdır.
Kıyılarda dalga ve akıntıların etkisiyle farklı yer şekilleri oluşmuştur.
a) Türkiye’de Akarsuların Oluşturduğu Yer Şekilleri
Ülkemizde en etkili dış kuvvet akarsulardır. Çünkü ülkemizde akarsu ağı yaygındır. Akarsular iç kuvvetlerin oluşturduğu temel araziyi işleyerek yeryüzü şekillerinin çeşitliliğini arttırmaktadır ve çok sayıda yer şekli meydana getirmektedir. Ülkemizin yükseltisinin oldukça fazla olması akarsu faaliyetlerini arttırmıştır. Ortalama 1132 metre yükseltisi ile dünyanın en yüksek ülkelerinden birisi olan Türkiye’de akarsularımızın akış hızları oldukça fazladır. Bu nedenle akarsularımızın aşındırma ve taşıma kapasiteleri de yüksektir.
b) Türkiye’deki Karstik Şekiller
Kaya tuzu, kalker, jips gibi suda eriyebilen kayaçların yaygın olduğu araziler üzerinde karstik yer şekilleri oluşmuştur. Ülkemizde karstik aşınım ve birikim şekillerinin hemen hepsi görülür. Karstik arazi, Akdeniz Bölgesi’nin batısında yoğunlaşmaktadır. Ayrıca sınırlı da olsa her bölgede görülür (Harita 6.4).
Karstik şekiller suların etkisiyle çözünebilen kayaçların üzerinde meydana gelirler. Kalker (kireç taşı), jips (alçıtaşı), dolomit, mermer ve kaya tuzu gibi kayaçların üzerlerinde oluşurlar. Bu kayaçlar diğer kayaç tiplerine oranla su tarafından daha kolay aşındırılır. Ülkemizde karstik şekiller denildiğinde en başta kalker (kireç taşı) kayacı akla gelir. Bu kayaç ülkemizde oldukça geniş alanlara yayılmıştır. Kaya tuzu ve jips çok kolay eridiği için üzerlerinde oluşan şekiller çok kalıcı değildir. Kısa sürede ortadan kalkarlar. Ülkemizde kalkerler üzerine oluşmuş aşınım ve birikim şekilleri genellikle Akdeniz bölgesinde görülür. Lapya, uvala dolin, polye, obruk ve mağaralara en sık rastlanılan aşınım şekilleridir. Akdeniz bölgesinde oluşan karstik mağaralarda sarkıt, dikit ve sütunlar oldukça yaygındır. Ülkemizdeki en önemli karstik mağaralar Damlataş, İnsuyu, Karain ve Öküzini’dir. Yüzeye çıkan suların içerisindeki kalsiyum karbonatın tüm araziyi kaplaması ile oluşan travertenler ise Denizli Pamukkale’de bulunur. Alçıtaşı üzerinde oluşmuş aşınım ve birikim şekillerine ise Erzincan, Çankırı ve Sivas çevresinde rastlanır. Ayrıca Batı Karadeniz, Güney Marmara ve Ege bölgesinde de karstik arazilere rastlanır.
Travertenler, karstik birikim şekillerindendir. Denizli’deki Pamukkale traverten örneğidir.
Karstik aşınım şekli olan lapyalar özellikle Toros Dağları’nda yaygındır.
Mağaralar en çok Toros Dağları’nda görülür. Damlataş, Karain ve İnsuyu bilinen önemli mağaralarımızdandır.
Obruklar mağara tavanlarının çökmesiyle oluşan karstik şekillerdir. Obruk Platosu’nda çok sayıda obruk vardır. Mersin’deki Cennet ve Cehennem obrukları da bu oluşuma örnektir.
c) Türkiye’de Dalga ve Akıntıların Oluşturduğu Yer Şekilleri
Türkiye, çok uzun kıyı şeridine sahip (8.333 km) bir ülkedir. Dalgalar ve akıntılar bu kıyıları işlemiş ve bu durum kıyılarımızda farklı yer şekillerinin oluşmasını sağlamıştır. Ülkemiz kıyılarında en yaygın görülen yer şekilleri falez (yalıyar) ve kumsallardır. Kıyı seti ve kordonları, kıyı set gölleri (lagün), tombololar (bağlama seti) ve kumsallar kıyılarımızda görülen kıyı birikim şekilleridir (Fotoğraf 6.4, 5, 6, 7).
Dalgaların getirdiği malzemeler, zamanla koyun önünde birikerek kıyı okunu oluşturur. Kıyı okunun koyun ağzını tamamen kapatmasıyla da kıyı kordonu ve lagün oluşur. İstanbul’daki Durusu (Terkos), Büyükcekmece ve Küçükcekmece; Muğla’daki Fethiye-Ölüdeniz gölleri ile Çukurova’daki Akyatan Gölü bu oluşumlara örnektir. Delta ovalarında çok sayıda küçük lagünler mevcuttur.
Türkiye 8.333 kilometrelik kıyı şeridi ile oldukça uzun bir kıyı çizgisine sahiptir. Kıyılarımızda etkili olan dalga ve akıntılar kıyı çizgilerimizi işleyerek kıyılarımızda farklı yer şekillerinin oluşmasını sağlamıştır. Kıyılarımızın şekillenmesinde aynı zaman yüzey şekillerinin uzanış doğrultusu da etkili olmuştur. Ülkemizde en yaygın olarak görülen kıyı aşındırma şekilleri dağların denize paralel uzandığı Karadeniz ve Akdeniz kıyılarındaki falezler ile kumsallardır. Kıyı seti, kıyı kordonu, lagünler (denizkulağı), tombololar (bağlama seti) ve kumsallar ise ülkemizde görülen dalga ve akıntıların oluşturduğu biriktirme şekilleridir.
Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz, Muğla kıyıları (Menteşe Yöresi ) ile Akdeniz kıyılarında dağların uzanışına bağlı olarak falezli kıyılar yaygındır. Dalga biriktirme şekillerinden biri de tombolodur. Tombolo (bağlama seti), kıyıya yakın bir adanın kıyı kordonu ile karaya bağlanması sonucu oluşmuştur. Ülkemizde Kapıdağ Yarımadası (Balıkesir) ve Sinop Yarımadası tombolo oluşumuna örnektir.
Dalgaların getirdiği malzemelerin, koyların ya da körfezlerin önünde zamanla birikmesiyle kıyı okları oluşur. Kıyı oklarının büyüyerek koy ya da körfezin önünü tamamen kapatması ile kıyı kordonları oluşur. Kıyı kordonlarının kapattığı körfezlere ise kıyı set gölleri, lagünler ya da denizkulakları adı verilir. İstanbul’daki Büyükçekmece, Küçükçekmece, Durusu, Çukurova’daki Akyayan ve Akyatan Gölleri ile Fethiye’deki Ölüdeniz lagünlere örnektir. Birikim şekillerinin en fazla görüldüğü yerler delta ovalarının kenardır.
d) Türkiye’de Rüzgârların Oluşturduğu Şekiller
Ülkemizde rüzgârların oluşturduğu yer şekilleri yaygın değildir. Kumsallarda, deltalarda, iç bölgelerimizde rüzgârların etkisi ile oluşmuş aşındırma şekilleri (mantar kaya, şahit kaya) ve biriktirme şekilleri (kumul, kıyı kumulları) görülür. Bunun en önemli nedeni kuraklık ve bitki örtüsünün zayıf olmasıdır (Fotoğraf 6.8, 9 ). Türkiye’de şiddetli kuraklık görülmemekle birlikte yarı kurak alanlarda yağış azlığı, bitki örtüsünün cılız olması ve rüzgârların etkisi ile çeşitli yer şekilleri ortaya çıkmaktadır. İç Anadolu bölgesinde Tuz Gölü, Konya (Karapınar) çevrelerinde, Güney Doğu Anadolu’nun Suriye sınırına yakın alanlarında ve kıyılarımızdaki delta ovalarının kenarlarında rüzgârın oluşturduğu çeşitli aşınım ve birikim şekilleri görülür. Bu alanlarda nemliliğin az olması günlük sıcaklık farkını artırdığından fiziksel ufalanmayı belirginleştirmektedir. Türkiye’deki birikim şekilleri daha çok kumullar şeklinde ortaya çıkmaktadırlar. Türkiye’de bu kurak alanlarda yaşanan çölleşme hareketini önlemek amacıyla yapılan ağaçlandırma çalışmaları başarılı olmaya başlamış ve çölleşmenin önüne geçilmiştir. Kapadokya yöresinde ise sınırlı miktarda ve dolaylı olarak mantar kaya gibi aşınım şekillerine rastlanılmaktadır.
e) Türkiye’de Buzulların Oluşturduğu Yer Şekilleri
Buzullar kutup çevresinde ve dağların yükseklerinde etkili olan dış kuvvettir. Türkiye, ılıman orta kuşakta olduğundan buzullar 2000 metreden alçaklarda etkili olmamıştır (Harita 6.10). Buzullar aşındırma ve biriktirme şekilleri oluşturur. Aşındırma şekilleri; buzul vadisi (tekne vadi ) sirk ve hörgüç kaya iken biriktirme şekilleri; sander ovaları ve moren yığınlarıdır. Sander ovası, geniş moren düzlüğü olup Erciyes Dağı’nda iyi bir örneği mevcuttur. Sirkler, buzul çukurudur ve zamanla su dolarsa sirk göllerini oluşturur. Uludağ’daki Karagöl, Elmalı ve Kilimli gölleri, Doğu Karadeniz’deki Deli Göl, Mal Gölü, Alagöz Gölü ve Darkot Gölü bilinen başlıca sirk gölleridir (Fotoğraf 6.10).
Dördüncü jeolojik zamanın başlarında yaşanan buzul döneminde, Türkiye’de buzullaşma meydana gelmiştir ancak Türkiye orta kuşakta yer aldığından buzullaşmanın miktarı kısıtlı kalmıştır. Buzul döneminin sona ermesi ile birlikte buzullar gerilemiştir dağların yüksek kısımlarına çekilmiştir. Günümüzde 3500 metrenin üzerindeki dağlık alanlarımızda buzullara ve buzulların meydana getirdiği şekillere sınırlı olarak rastlanılmaktadır. Yurdumuzda en fazla görülen buzul şekilleri, buzul vadileri ve sirklerdir. Buzul sirklerinin buzullar eridikten sonra sular tarafından doldurulmasıyla sirk gölleri meydana gelmiştir. Uludağ da Karagöl, Elmalı ve Kilimli gölü, Doğu Karadeniz de Deli Göl, Alagöz, Darkot ve Mal Gölü bulunur. Daha sonraki dönemlerde buzulların oluşturduğu aşınım ve birikim şekillerinin büyük kısmı akarsular tarafından aşındırılarak yok edilmiştir. Günümüzde buzulların oluşturduğu yer şekillerinin bulunduğu yerlerimiz Toroslarda; Bey Dağları, Bolkar, Aladağ ve Sultan Dağları, Doğu Karadeniz’de Kaçkar, Giresun, Kop, Mescit ve Yalnızçam Dağları, İç Anadolu’da; Erciyes, Batı Anadolu’da; Uludağ’dır. Bu dağlarımızda buzul vadisi, sirk ve hörgüç kaya gibi aşınım, Sander Ovası (Erciyes), Moren depolarına rastlanılır. Günümüzde üzerinde buzul olan dağlarımız; Kaçkar, Ağrı, Buzul (Cilo), Erciyes ve Bolkar Dağlarıdır.