Güneş, su, toprak ve rüzgârın önemini hepiniz biliyorsunuz. Yaşamsal önemlerinin yanı sıra Güneş, su, toprak ve rüzgârın ekonomiyi de etkilediğini duymuş muydunuz? Peki, bu durum sizce nasıl gerçekleşir? Şimdi de bu soruların yanıtlarını bulmaya çalışalım.
1. DOĞAL KAYNAK NEDİR VE NASIL SINIFLANDIRILIR?
Doğada kendiliğinden oluşmuş, insandan önce de var olan ve oluşumunda insan aklının ve teknolojisinin etkili olmadığı zenginlik ve enerji kaynaklarına doğal kaynak adı verilir. Doğal kaynakların sınıflandırılması, bu kaynakların sahip olduğu farklı özelliklere göre yapılabilir. Şimdi, doğal kaynakların nasıl sınıflandırıldığını öğrenelim.
Doğal kaynaklar canlı ve cansız doğal kaynaklar olarak sınıflandırılabileceği gibi, yenilenme durumuna göre de sınıflandırılabilir. Bazı doğal kaynakların yenilenme özelliği yoktur veya yenilenmeleri için çok uzun bir zaman dilimi gereklidir. Madenler, petrol, kömür ve doğal gaz gibi kaynakların miktarı, kullanıma bağlı olarak gittikçe azalmaktadır. Bazı doğal kaynaklar ise tükenmeyen doğal kaynaklar grubunda yer alır. Başta Güneş olmak üzere enerjisini Güneş’ten alan diğer doğal olaylar (rüzgâr, dalga, su kaynakları) yenilenebilir yani tükenmeyen doğal kaynaklar grubundadır. Bazı doğal kaynaklar ise insanların kontrollü kullanımı sonucunda yenilenebilir. Ormanlar, hayvanlar ve toprak gibi doğal kaynaklar bu gruba girer.
Doğal kaynakların oluşum şekilleri de birbirinden farklıdır. Rüzgâr, dalga ve akıntılar, su, ormanlar, hayvanlar ve toprak gibi tükenmeyen ya da belirli koşullar altında yenilenebilen doğal kaynakların oluşumu iklime dolayısıyla Güneş’e bağlıdır. Madenler, ekonomik değer taşıyan minerallerin çeşitli doğal etkenlerle birleşmesiyle oluşur. Kömür, linyit, petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynakları ise bitki ve hayvan kalıntılarının yer altında birikerek fosilleşmesi sonucu meydana gelir.
2. DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIM AMAÇLARI
Doğal kaynakların tümü için geçerli olan özellik, insan ürünü olmamalarına rağmen insan yaşamı için vazgeçilmez bir değere sahip olmalarıdır. Bazı doğal kaynaklar, insanın temel yaşamsal faaliyetlerini sağlar. Hava, tatlı su kaynakları, tarım yapılan topraklar, bitki ve hayvanlar ile Dünya’daki yaşamın temel kaynağı olan Güneş bu grupta yer alır.
Doğal kaynakların bir kısmı ise günümüzün vazgeçilmez parçası olan enerji üretimi için kullanılır. Geçmişte su değirmenlerini döndüren akarsuların üzerine günümüzde dev hidroelektrik santraller kurulmakta, yer altı sularından jeotermal enerji elde edilmektedir. Hatta günümüzde ulaşılan ileri teknoloji, dalga ve akıntılar ile gelgit olayı gibi deniz hareketlerinden bile enerji elde edilmesini mümkün kılmıştır (Fotoğraf 3.9). Coğrafi keşifler esnasında dev yelkenli kalyonları hareket ettiren rüzgâr, günümüzde önemli bir enerji kaynağıdır. Petrol, kömür ve diğer madenler insanlar için o kadar önemli olmuştur ki bu kaynakların paylaşımı için büyük savaşlar yaşanmıştır. Orta Doğu’da bitip tükenmeyen savaşların ve terör olaylarının başlıca nedenlerinden biri de bu bölgedeki zengin petrol yataklarıdır. Günümüzde ulaşılan teknoloji sayesinde canlılara ait kalıntılardan bile biyodizel enerji üretmek mümkündür. Metal madenler ise beyaz eşya ve otomobil sanayisinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
3. DOĞAL KAYNAKLAR VE EKONOMİK KALKINMA
Dünya’nın ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerinin tümü, doğal kaynaklar bakımından da zengin midir? Ya da zengin doğal kaynaklara sahip ülkelerin tümü ekonomik açıdan kalkınmış mıdır? Şimdi aşağıdaki etkinliği yaparak bu soruların yanıtlarını arayalım.
Bir ülkenin doğal kaynaklar bakımından zengin olması, ekonomik kalkınma için önemlidir. Ancak doğal kaynaklar bakımından zengin olmak, o ülkenin kalkınması için tek başına yeterli bir koşul değildir. Bu durumun tipik örneklerinden biri Afrika ülkelerinden Nijerya’dır. Bu ülke, zengin petrol yataklarına sahip olmasına karşın ekonomik açıdan kalkınmamıştır ve halkın yaşam standartları oldukça düşüktür. Bu durumun en önemli nedeni ise Nijerya’nın sahip olduğu doğal kaynakları işleyecek gelişmiş teknoloji, sermaye ve yetişmiş iş gücüne yeterince sahip olmamasıdır. Petrol veya doğal gaz kaynakları bakımından zengin olan birçok ülke ise kalkınmakta olan ülkeler arasındadır. Venezuela, Brunei, Katar, Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkeler bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Doğal kaynaklar bakımından zengin olan ülkelerin bir kısmı ekonomik açıdan da kalkınmıştır. Bu grupta yer alan ülkeler, sahip oldukları doğal kaynakları çıkartacak veya işleyecek teknolojiye ve sermayeye sahiptirler. Aynı zamanda bu ülkelerde yetişmiş iş gücü sıkıntısı da yoktur. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Rusya gibi ülkeler hem doğal kaynaklar bakımından zengin hem de kalkınmış ülkeler arasındadır.
Dünya üzerinde yeterli doğal kaynaklara sahip olmayan buna karşın ekonomik açıdan kalkınmış ülkeler de vardır. Bu ülkelerde sanayi kolları gelişmiştir ve sermaye birikimi fazladır. Her alanda yetişmiş iş gücüne de sahiptir. Ham maddeyi diğer ülkelerden alır ve bunları işleyip sanayi ürünü olarak başka ülkelere satarlar. Japonya ve Güney Kore, doğal kaynaklar bakımından fakir olan ancak ekonomik açıdan kalkınmış ülkelere örnek olarak gösterilebilir.
Sanayi ve ticaret etkinlikleri bakımından gelişmemiş, yeterli sermaye ve yetişmiş iş gücüne sahip olmayan ülkelerin bir kısmı doğal kaynaklar bakımından da fakirdir. İşte bu ülkeler, dünyanın ekonomik açıdan en az gelişmiş ülkelerini oluşturur. Genelde Afrika Kıtası’nda yer alan bu ülkelere Nijer, Malavi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Burundi ve Somali örnek olarak gösterilebilir.