Herhangi bir ürünün Dünya’nın her yerinde aynı miktarda üretildiğini ya da tüketildiğini savunabilir misiniz? Peki, üretim ve tüketimde bölgeden bölgeye görülen farklılıkların sebepleri hakkında neler söyleyebilirsiniz? Sizin de tahmin ettiğiniz gibi üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetleri birbirlerine çok sıkı bağlıdır. Birinde meydana gelen değişim, diğerlerini de doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Şimdi de üretim, dağıtım ve tüketim sektörleri arasındaki etkileşimin nasıl gerçekleştiğini ve bu durumun ekonomiyi nasıl etkilediğini inceleyelim.
Üretim, tüketim ve dağıtım faaliyetleri ile bu faaliyetler arasındaki ilişki ekonominin temelini oluşturur. Bu durumu üç temel kuralla açıklayabiliriz:
• Herhangi bir ürünün üretimi yeterli miktarda değilse o ürün pazara yeteri kadar sunulamaz ve doğal olarak tüketimi de az olur.
• Tüketilmeyen bir ürünün fazla miktarda üretilmesi, o ürünün elde kalmasına ve üreticinin zarar görmesine neden olur. Bu nedenle fazla talep edilmeyen bir ürünün üretimi de düşüktür.
• Bazen de bir bölgede herhangi bir ürüne talep yüksektir ancak o bölgede üretim çok düşüktür. Bu durum, dağıtım faaliyetlerinin gelişmesini sağlayan en önemli etkendir.
Üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetleri, insanların temel ihtiyaçları doğrultusunda gelişir ve değişiklikler gösterir. Önceki konularımızdan da hatırlayacağınız gibi insanların en temel gereksinimlerinden biri beslenme ihtiyacıdır. Bu durum tarımsal üretimde dağıtım ve tüketimin önemini artırmıştır. Dünya genelinde tarımsal üretimin temelini buğday, mısır ve pirinç yani tahıllar oluşturur. Dünyanın bazı bölgelerinde, üretimi yapılan tahıllar yine aynı bölgede tüketilmektedir. Örneğin, dünyanın en büyük pirinç üreticisi olan Çin, aynı zamanda dünyanın en büyük pirinç tüketicisidir. Bu ülke, kendi ürettiği pirinci tüketmekle kalmayıp çoğu zaman başka ülkelerden pirinç ithal etmektedir. Günümüzdeki teknolojik gelişmeler sayesinde tarımsal üretim artmış ve nüfusu nispeten daha az olan ülkelerde üretim fazlası ürünler ortaya çıkmıştır. Bu ürünler, gelişen ulaşım ağları sayesinde dünyanın dört bir yanına taşınmakta ve tüketicilere sunulmaktadır. Sebze, meyve, balık ve et gibi çabuk bozulan ürünler modern soğutma sistemlerine sahip kamyonlar, tırlar ya da gemilerle ülkeler hatta kıtalar arasında taşınabilmektedir (Fotoğraf 3.5).
Üretim, dağıtım ve tüketim faaliyetlerini yalnızca tarımsal etkinliklerle sınırlandıramayız. Hayvansal ürünler, ormancılık, maden ve sanayi ürünleri gibi birçok ürün için de benzer bir etkileşim söz konusudur. Bu etkileşim, ülkelerin temel ekonomik özelliklerini ve ithalat (dış alım) ile ihracat (dış satım) ürünlerini belirler.
Dünya genelinde iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesi üretim, dağıtım, tüketim etkinliklerini hem geliştirmiş hem de çeşitlendirmiştir. Bu durumun en tipik örneklerine yine tarımsal üretimde rastlayabiliriz. Örneğin domates, patates ve biber gibi ürünlerin tüm dünyaya Amerika Kıtası’nın keşfinden sonra yayıldığını ve bu keşif öncesinde Avrupa ve Asya Kıtalarında bu ürünlerin yetiştirilmediğini biliyor muydunuz? Günümüzde Dünya’nın çok farklı ülkelerinde ve kıtalarında yetiştirilebilen kahvenin ana vatanının Doğu Afrika (Fotoğraf 3.6), çayın ana vatanının ise Muson Asyası olduğunu duymuş muydunuz?
Üretim, dağıtım ve tüketim etkinliklerinin çeşitlenmesinde insanların sosyal ihtiyaçları da çok etkili olmuştur. Televizyon, beyaz eşya, otomobil, kitap, gazete, cep telefonu, bilgisayar gibi birçok ürün dünya genelinde kullanılmaktadır. Bu ürünleri üretebilen ülkeler, ekonomik açıdan daha da kalkınmakta ve bu ülkelerin millî gelirleri de yükselmektedir. Bu ürünlerin yalnız üretim miktarları değil, tüketim miktarları da ülkelerin ekonomik seviyelerini gösterir. Gelişmiş bir ülkede, basılan kitap ve gazete sayısı da yüksektir. Aynı zamanda bu ülkelerde kişi başına düşen otomobil ve teknolojik ürün sayısı da fazladır (Fotoğraf 3.7).
Üretim ve tüketim etkinliklerinin şekillenmesinde kentleşme de çok önemli bir faktör olmuştur. Özellikle sanayi tesislerinin, tavuk ve besi çiftliklerinin kentlerin yakınlarına kurulması bir tesadüf değildir. Böylelikle hem ürünlerin bozulmasının önüne geçilmekte hem de ulaşım masraflarının azalması sağlanmaktadır. Ulaşım masraflarının azalması, ürün maliyetinin de azalması anlamına geleceği için üretim tesislerinin kentlerin yakınında kurulması hem üretici hem de tüketici için avantajlı bir durum yaratır. Ağır sanayi tesislerinin ham madde ve enerji kaynaklarının yakınına kurulmasında da benzer avantajlar söz konusudur.
Daha fazla ürünün tek seferde tüketim merkezlerine ulaştırılması, yeni sektörlerin de gelişmesini sağlamıştır. Ürünlerin özelliklerine göre plastik, cam, tahta, karton ya da naylonla istiflenmesi yani ambalajlama sektörü bunlardan biridir. Üretim ve tüketim faaliyetlerinin küresel boyuta ulaşması, dağıtım sektörünün gelişmesine neden olmuştur. Kıtalar ve uluslararası ticarete konu olan ürünler daha çok deniz yoluyla taşınmaktadır. Bu nedenle bazı ülkeler kendilerine tanker ve konteyner gemileriyle büyük ticaret filoları oluşturmuştur (Fotoğraf 3.8). Başta Yunanistan olmak üzere dünyadaki birçok ülke bu yolla ekonomilerine büyük katkı sağlamaktadır.