İnsanlar uzun yıllar boyunca doğal kaynakların sınırsız olduğu düşüncesiyle, bu kaynaklardan bilinçsizce yararlanmışlardır. Bu durum çevre tahribatını artırarak doğa ile insan arasındaki dengeyi bozmuştur. Günümüzde sınırlı olan doğal kaynaklar hızla yok olurken çeşidi de azalmıştır. Örneğin doğal çevre ve yaşamın devamlılığı için büyük bir öneme sahip olan ormanlar, yalnızca ağaçlardan oluşan bir ortam değildir. Çok sayıda bitki ve hayvan türü bakımından da başlı başına bir ekosistem oluşturmaktadır. Günümüzde ormanların özellikle ticari amaçla tahrip edildiği, bilinen bir gerçektir. Ormanlar dünyada canlı türü zenginliği açısından büyük önem taşımaktadır. Ormanların tahribiyle birlikte buradaki canlı türleri de yok olmakta ve dünyadaki biyoçeşitlilik hızla azalmaktadır.
Çayır ve mera alanları, hayvancılık bakımından son derecede önemlidir. Bu alanlarda hayvanların aşırı derecede otlatılması, bazı bitki türlerinin yok olmasına ve bu alanların verimsizleşmesine neden olmaktadır. Bu durum aynı zamanda erozyonu artırmakta ve hayvancılığı olumsuz yönde etkilemektedir (7.2.Fotoğraf). Tatlı su kaynaklarının rezervi de sınırlıdır. Bu rezervler, yağışlarla beslenmektedir. Tatlı su kaynaklarının aşırı derecede kullanılması bunların zamanla tükenmesine neden olmaktadır. Yaşam kaynağı olan suyun azalması bütün canlı türlerini doğrudan etkilemektedir. Doğal çevrenin sınırları belirlidir. Buna karşılık dünya nüfusu sürekli artmaktadır. Artan nüfus, doğayı daha çok kullanmakta ve yerleşim birimlerinin alanını genişletmektedir. Şehirleşmeye bağlı olarak oluşan yapılaşma doğal çevrenin aleyhine bir durum ortaya çıkarmaktadır (7.3.Fotoğraf). Bu durum, sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde mevcut alanda daha çok barınma ve iş yerlerinin oluşturulması açısından büyük bir önem taşımaktadır.