Doğada kendiliğinden oluşmuş, insandan önce de var olan ve oluşumunda insan aklı ve teknolojisinin etkili olmadığı zenginliklere doğal kaynaklar denir. İşte bu doğal kaynakların çok önemli bir kısmı aynı zamanda birer enerji kaynağıdır. Bir kısmı ise yer kabuğunun çeşitli derinliklerinden çıkartılan, enerji üretimi için uygun olmayan ancak ekonomik değeri olan cevherler yani madenlerdir. Demir, krom, bakır, bor, fosfat ve kükürt Türkiye’de çıkartılan başlıca madenlerdir. Yer altından çıkartılan bazı maden türleri ise aynı zamanda birer enerji kaynağıdır. Petrol, kömür, linyit, doğal gaz gibi fosil madenler ile uranyum ve toryum gibi atom çekirdekleri yenilenemeyen enerji kaynaklarını oluşturur. Akarsu, dalga, gelgit, rüzgâr, jeotermal kaynaklar ve Güneş gibi tükenmeyen doğal kaynaklar ise yenilenebilir (tükenmeyen) enerji kaynaklarıdır (Şema 4.2).
Türkiye’de maden araştırmaları ve maden çıkarma faaliyetleri 1935 yılından itibaren gelişme göstermiştir. Bu tarihte Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ile Etibank’ın kurulması, Türkiye madenciliği açısından bir dönüm noktası olmuştur. Türkiye, jeolojik yapısının da etkisiyle maden çeşidi çok fazla olan bir ülkedir. Ancak bu madenlerden çok azının rezervi işletmeye açılacak kadar zengindir.
Madenler, özellikle ağır sanayi kuruluşlarına ham madde sağlayarak Türkiye ekonomisine katkıda bulunur. Ülkemizde çıkartılan demir, bakır, fosfat, bor ve kükürt gibi birçok maden demir-çelik, beyaz eşya, otomotiv, cam, seramik, yapay gübre gibi sanayi kollarına ham madde sağlamaktadır. Türkiye’nin en büyük ağır sanayi kuruluşları olan İskenderun, Ereğli ve Karabük Demir-Çelik Fabrikalarında, ülkemizde çıkartılan demir madeni çeliğe dönüştürülmektedir. Ülkemizdeki madene dayalı sanayi kuruluşlarının çoğu ham maddeye yakın yerlerde kurulmuştur. Elazığ’daki krom, Seydişehir’deki alüminyum, Mazıdağı’ndaki fosfat ve Bandırma’daki bor fabrikaları bu duruma örnek olarak verilebilir. Madenlerimizin bir kısmı ise işlenmiş hâlde ya da ham madde şeklinde yabancı ülkelere satılmaktadır ve ülkemizin dış ticaret faaliyetlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Ülkemiz dış satımında bor minerallerinin önemli bir yeri vardır.
Türkiye’de enerji kaynaklarının ülke ekonomisine katkısı 1954 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), 1957 yılında Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) ve 1963 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının kurulmasıyla birlikte artmaya başlamıştır. Günümüzde ulaşım ve ısınma faaliyetlerinin yanı sıra elektrik enerjisi üretimi de enerji kaynaklarına bağlıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2013 yılı verilerine göre ülkemiz elektrik enerjisi üretiminin %71,5’i termik santrallerden, %28,5’i ise hidroelektrik santraller ile jeotermal santrallerden sağlanmaktadır. Bir ülkenin kalkınmış bir ülke olmasında, enerji üretimi oldukça önemli bir yere sahiptir. Türkiye enerji kaynaklarının çeşitliliği açısından da zengin bir ülke olmasına karşılık, özellikle petrol ve doğal gaz rezervi açısından aynı derecede zengin değildir. Bu nedenle de enerji ihtiyacının önemli bir kısmı yabancı ülkelerden satın alınır.
Madenler ve enerji kaynaklarının Türkiye ekonomisine bir diğer katkısı ise madencilik faaliyetlerinde gerçekleşir. Birçok maden ile taş kömürü ve linyit gibi enerji kaynaklarının yer altından çıkartılması için açılan maden ocaklarında binlerce işçi istihdam edilmektedir.