Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke nüfusunun büyük çoğunluğu kırsal kesimlerde yaşamakta, Türkiye ekonomisi ise tarım ve hayvancılık etkinliklerine dayanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan sanayi tesisleri ise uzun süren savaşlar sonucunda büyük zararlar görmüştü. Ekonominin güçlendirilmesi için sanayileşme yolunda büyük ve kararlı adımların atılması mecburiydi. 1923 yılında İzmir I. İktisat Kongresi bu yolda atılan ilk adım oldu. 1925 yılında sanayicilere kredi sağlayan Türk Maadin Bankası kuruldu. 1927 yılında ise yerli girişimcileri teşvik etmek amacıyla “Teşvik-i Sanayi Kanunu” çıkartıldı. Bu kanunla, girişimcilere sanayi yatırımları yapmaları için çeşitli kolaylıklar sağlandı. 1930 yılından itibaren planlı kalkınma ve sanayileşmenin gerçekleşmesi için beş yıllık kalkınma planları devreye sokuldu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, ham madde açısından sıkıntı çekilmeyen tarım ürünlerinin işlenmesine ağırlık verildi. Bu yolla Türkiye’nin ilk şeker fabrikaları 1926 yılında Alpullu’da (Kırklareli) ve Uşak’ta kuruldu (Fotoğraf 4.28). Dokuma fabrikalarının kurulmasına da yine bu dönemde önem verildi. 1934 yılında Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, 1936 yılında İzmit Kâğıt ve Selüloz Fabrikası, 1937 yılında ise Sümerbank Basma Fabrikası kuruldu. Bu dönemde, temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak kurulan sanayi etkinliklerinin ülke ekonomisine katkısı çok azdı.
1939-1945 yılları arasındaki II. Dünya Savaşı, yeni gelişmeye başlayan Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. 1950 yılından sonra sanayi kuruluşlarının yaygınlaştırılması için Türkiye Sınai Kalkınma Bankası kuruldu. Bu tarihten sonra da Türkiye’nin yer altı kaynaklarını işletmek amacıyla 1950 yılında Makine Kimya Enstitüsü, 1954 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, 1957 yılında ise Türkiye Kömür İşletmeleri kuruldu. Ağır sanayiye yönelik olarak atılan ilk adımlar ise 1937 yılında kurulan Karabük Demir-Çelik Fabrikası ile 1955 yılında işletmeye açılan Batman Petrol Rafinerisi oldu.
1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kurularak Türkiye ekonomisine yön veren beş yıllık kalkınma planları hazırlanmaya başlandı. İlki 1963-1967 döneminde uygulanan kalkınma planlarının ortak özelliği, sanayileşmeye öncelik verilmesidir. Türkiye’de şu anda uygulanmakta olan kalkınma planı ise 2014-2018 yılları arasını kapsayan onuncu kalkınma planıdır.
Günümüzde ülkemizin sanayi kuruluşları, gıda ürünlerinden dokumaya, demir-çelikten otomotive, rafinerilerden beyaz eşyaya kadar çok büyük bir çeşitliliğe kavuşmuştur. Türkiye’de istihdam edilen nüfusun yaklaşık %25’inin çalıştığı sanayi sektörü, ülke millî gelirinin de %29’unu oluşturmaktadır.
Sanayi etkinliklerinin Türkiye ekonomisine en büyük katkısı ise dış satım (ihracat) sektöründe gerçekleşmektedir. 1970’li yılların sonundan itibaren Türkiye’de sanayi ürünlerinin dış satımdaki payı diğer sektörleri geride bırakmıştır. 2013 yılı itibarıyla Türkiye dış satım ürünlerinin %93,5’ini sanayi ürünleri oluşturmaktadır. Sanayi ürünleri içerisindeki en büyük pay ise yaklaşık %17’lik bir oranla otomotiv sektörüne aittir. Bu sektörü konfeksiyon (hazır giyim), petrokimya ürünleri (gübre, ilaç, sabun, boya, kozmetik gibi), elektrikli ev eşyaları ve gıda sanayisi ürünleri takip eder.