Ekosistem içindeki herhangi bir öge, kendi işlevini yerine getirebiliyorsa ekolojik dengeden (çevre dengesi) söz edilebilir.
Örneğin bir ağaç yaprakları, dalları ve gövdesi ile doğal görünümüne sahip ise o ağacın ekosistem içindeki işlevini yerine getirdiği söylenebilir. Ancak böcek istilasına uğramış ya da hava kirliliği nedeni ile yaprakları dökülmüş işlevini yerine getiremeyen bir ağaç için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
Ekolojik dengeyi canlı ve cansız varlıklar olmak üzere iki önemli öge oluşturur. Canlı varlıklar; insanlar, bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalardan oluşurken cansız varlıklar; iklim, atmosfer, toprak, okyanuslar, göller, madenler, yeraltı kaynakları gibi ögeleri içerir.
Doğadaki canlı ve cansız ögelerin karşılıklı ya da birbiri ile kimyasal, fiziksel ve biyolojik olarak etkileşimleri söz konusudur. Bu etkileşimler besin sağlama, fiziki mekân elde etme, oksijen alabilme gibi hayati önem taşır ve doğal olarak zaman içinde akıcılık gösterir. Örneğin; toprak; iklim şartları, yer kabuğu özellikleri, su gibi cansız faktörlerden etkilendiği gibi bitki, insan ve hayvanların dâhil olduğu canlılar grubunun da etkisi altında kalıp kendisi de onları etkilemektedir.
Etkileşim doğal şartlarda olduğunda ekolojik dengeden söz etmek mümkündür. Ancak bazı durumlarda doğal akış, dışarıdan müdahale sebebiyle sekteye uğrayabilmektedir.
Ekolojik denge bir zincir olarak düşünülürse zincirin halkalarındaki herhangi bir kopukluk, bu dengeyi bozacak nitelikte olmaktadır.
Örneğin, zincirin önemli halkalarından biri olan insanlar bazen kendilerine yaşama alanı yaratabilmek için doğal bitki örtüsünü bozabilmekte, ürettiği birçok kimyasalı da yine suya, havaya ve toprağa bırakarak zincirin diğer halkalarının da kopmasına sebep olmaktadır. Bu da ekolojik dengenin bozulmasına yol açmaktadır. Normal şartlarda dünya kendi dengesini koruyabilmektedir. Ekolojik döngüler denilen faktörler bu dengenin korunmasını ve devamlılığını sağlayıcı niteliktedir